Engelsiz Fikirler Çalıştayı 2

Özel gereksinimli bireylerin toplumda eşit ve etkin yer alabilmeleri için gerekenleri belirlemek, ihtiyaçları giderici fikirlerin oluşmasını zemin hazırlamak ve hayata geçirmek amaçlarıyla bu yıl ikinci kez Engelsiz Fikirler Çalıştayı düzenlendi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Eğitimde Mükemmeliyet Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin, Üsküdar Belediyesi ve Fâtıma Ana Şifa Vakfı iş birliğiyle 24 Kasım’da Üsküdar Engelsiz Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirdiği çalıştaya ebeveynler ve özel eğitim uzmanları büyük ilgi gösterdi.

Eğitimde Mükemmeliyet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Esra Akgül, Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Zekeriya Şanlıer ve Üsküdar Engelsiz Yaşam Merkezi Müdürü Ömer Yiğit’in açılış konuşmalarıyla başlayan programda; Prof. Dr. Mim Kemal ÖkeÖzel Gereksinimli Bireylerde Müzik Terapisi”, Oya Ayan “Özel Gereksinimli Bireylerde Gastro-Terapi”, Öğr. Gör. Necdet Tuna ŞahsuvaroğluRehabilitasyon Danışmanlığı”, Diyetisyen Ahmet Akbulut “Özel Gereksinimli Bireylerde Beslenme İstismarları” başlıklarında konuştu. Son bölümde ise Öğr. Gör. Maşallah Özer ve Öğr. Gör. Sümeyra Özdemir’in moderatörlüğünde istek ve öneriler değerlendirildi.

Eğitimde Mükemmeliyet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Esra Akgül, merkezde yapılan çalışmalardan söz ettikten sonra çalıştayda bulunan ebeveynlere “Bizler özel gereksinimli bireylerin desteklenmesi için çabalıyoruz, sizlerin de çocuklarınızın ihtiyaçlarını dile getirmeniz çalışmalarımıza yön verecektir.” diyerek ailelere isteklerini belirtmesi konusunda çağrıda bulundu.

Müziğin iyileştirici gücü

Müzik ile tedavi üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Mim Kemal Öke, özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmanın getirdiği farkındalıkla yıllar içinde müziğin iyileştirici gücünü keşfettiğini dile getirerek,Ben müzikten anlamayan, müzik terapisti olmayan, özel eğitimi de bilmeyen bir insandım. Ama ben babayım. Özel gereksinimli bir çocuğum var. Onu hayata ve topluma kazandırmak için ritmin ne kadar önemli olduğunu bana söylemişlerdi. Ritim dersleri almaya başladıktan sonra korolara birlikte gitmeye başladık. Daha sonra beraber halk oyunlarına katıldık. Buradaki tecrübelerimi kadim bilgeliğimizden öğrendiğim bilgilerle harmanladığımda kendimi özel gereksinimli çocukların sınıfında buldum. Onlara çok güzel bir program uyguluyoruz. O programı bu çalıştayda ilgili ebeveynlere ve özel eğitim uzmanlarına aktarmak istiyoruz.” diye konuştu.

Özel gereksinimli bireylerle “gastroterapi”

Oya Ayan günümüzde yemek, yiyecek kavramlarının hem sorun haline geldiğinden hem de bir çözüm olabileceğinden bahsederek, özel gereksinimli bireylerde “çözüm” noktasında Kanada, Avustralya gibi ülkelerden örnekler verdi. Ülkemizde ise özel gereksinimli bireylerle mutfak çalışmaları, yemek pişirme etkinliklerinin düzenlendiğini ancak gastroterapi uygulamalarının yeni bir alan olduğunun altını çizdi. Ayrıca gastroterapi sürecinde özel gereksinimli bireyler için görsel kartlar ve videolar aracılığıyla tüm etkinliklerin basamaklar halinde gerçekleştirildiğini ve bu süreçte yiyecek hazırlama öğretiminin yanında sofra hazırlama, servis yapma becerilerinin de verildiğini ifade etti.

Yeni bir kavram “Rehabilitasyon Danışmanlığı”

Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Öğr. Gör. Tuna Şahsuvaroğlu, ülkemizde henüz olmayan rehabilitasyon danışmanlığı ve çalışma alanları üzerine konuştu. Ülkemizde özel gereksinimli bireylerin gittiği okulların işleyişinde ve istihdamında karşılaşılan sorunların altını çizdi. Ardından veliler ve engelli bireylerin sorularını ve sorunlarını dinleyerek yanıtlar verdi.

Beslenme istismarları

Diyetisyen Ahmet Akbulut özel gereksinimli bireylerde beslenme alanında görülen istismarlar üzerinde durdu. Nöro-gelişimsel bozukluklarda sıklıkla duyulan glutensiz kafeinsiz diyet, gaps diyeti, ketojenik diyet, probiyotik takviyesi, multivitamin besin takviyeleri, feingold diyeti, düşük fodmap diyeti gibi diyetlerin ve omega 3 takviyesi, gıda katkı maddeleri gibi takviyelerin hangi amaçlarla uygulandığını anlatan Akbulut, bu uygulamaların yanlış kullanımında birey üzerindeki olumsuz etkilerini de aktardı. Beslenmenin tek başına bir tedavi yaklaşımı olmadığını, semptomların azalmasına yardımcı olarak eğitimin kalitesini artırabileceğini belirten Akbulut, bilimin ışığında bazı önerilerde bulundu.

Konuşmaların ardından istek ve öneriler bölümünde özel gereksinimli bireylere yönelik ne tür çalışmalar yapılabileceği tartışıldı. Etkinliklerin hafta sonları ve doğada düzenlenmesi, müzikle terapinin yaygınlaştırılması, çocukların eğitim hayatlarına daha çok destek verilmesi, yetişkinlerin kendilerine zaman ayırabilecekleri şartların sağlanması gibi görüşler dile getirildi.